.
  Şairimiz : Bahattin GEMİCİ
 



* * * * * * 

Bahattin GEMİCİ

19 MAYIS BAĞIMSIZLIK GÜNEŞİNİN DOĞDUĞU GÜNDÜR

Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan yola çıktı; 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastı; halkın büyük sevgi gösterileriyle karşılandı. O gün Türk ulusu gerçek kurtarıcısını bulmuştu.

19 Mayıs, Kurtuluş Savaşı’mızın başladığı gündür. 19 Mayıs, saltanata ve emperyalizme karşı Türk ulusunun bayrak açtığı ve tüm mazlum uluslara örnek olduğu bir gündür.

19 Mayıs özgürlüğün öteki adıdır; Türk devriminin ve aydınlanmasının doğum tarihidir. 19 Mayıs aynı  zamanda Atatürk’ün doğum günüdür; bu sene O‘nun 131. doğum gününü kutluyoruz.

Atatürk, Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamı Söylev’inde şöyle değerlendirecekti:

DURUM

“1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüş:

Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaş’ta (Birinci Dünya Savaşı) yenilmiş, Osmanlı ordusu her yandan zedelenmiş, koşulları ağır bir “Ateşkes Anlaşması” imzalanmış. Büyük savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul durumda. Ulusu ve yurdu Genel Savaş’a sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini düşlediği alçakça önlemler araştırmakta; Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız Padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini ayakta tutabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.

Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...”

Mustafa Kemal, yurdun dört bir tarafının İtilaf devletleri tarafından işgal edildiğini, Yunanlıların İzmir’e asker çıkardığını, Hıristiyan azınlıkların özel istek ve amaçlar doğrultusunda ve devletin bir an önce çökmesi için çalıştıklarını dile getirdikten sonra şunları söyler:

“...Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da, ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.

...Temel ilke Türk ulusunun onurlu ve saygın bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar toplumlar karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez.

Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve kolaycılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir buyurman getirmeleri hiç düşünülemez.

Oysa , Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.

Öyle ise, ya bağımsızlık, ya ölüm!”   (TDK: SÖYLEV,1978, s. 9-10)

19 Mayıs böyle yüce bir günün yıldönümüdür.   Atatürk bu önemli günü Türk gençliğine  armağan etmiştir.

BUGÜNKÜ DURUM
 
Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durum ortadadır. Karşı devrim şaha kalkmış, iç ve dış düşmanlar Türkiye Cumhuriyeti’ni; onun kurumlarını ve geleneklerini yıkmak için el ele vermişlerdir. Cumhuriyetçiler türlü tertiplerle ve yalan ve iftiralarla karşı karşıya kalmakta, haksız yere zindanlara atılmaktadır. Yurttaşlarımız arasına fitne fesat tohumları ekilmekte, iç barışımız tehlikeye girmektedir. Emperyalizmin güdümünde  gerçekleştirilen bu saldırılar bağımsızlığımızı, ulusal birliğimizi, toprak bütünlüğümüzü ve  bölge barışını tehdit etmektedir.

Bu kötü gidişe dur demek hepimizin görevidir. Gün, Cumhuriyetimizi savunma, ülkemize ve devrimlerimize sahip çıkma günüdür. Korkuya, yılgınlığa ve umutsuzluğa asla yer yoktur. Türk ulusu özgürlüğüne ve bağımsızlığına sahip çıkacak, zafer bizim olacaktır.

Atatürk gençliğe hitabında, “Ey Türk gençliği! Birinci ödevin Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır” demiş, sanki yaşadığımız bu günleri, ta o zaman görmüş ve bizleri uyarmıştı. 

“...Zorla, ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir. Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hayınlık içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.” (Söylev, Cilt 1-2, Çağdaş Yayınları, s. 458-459)
 

Ülkemizin içinde bulunduğu bu karanlık günlerde Cumhuriyete inanan, yüreğinde vatan sevgisi taşıyan, atalarımızın yani bize bağımsız ve onurlu bir ülke bırakan “Şu Çılgın Türkler”in hatırasına sahip çıkan herkese büyük görevler düşüyor. Bugün bu görev her zamankinden daha çok kendini dayatıyor. Gencim diyen, yani genç fikirli olan her insan, ülkemizin aydınlık geleceğine sahip çıkmalı, laik, demokratik cumhuriyetimize ve onun kurumlarına ve kadrolarına karşı yapılan saldırılara karşı tavır almalı, sesini yükseltmelidir. Gençlik Ata’sına verdiği sözün gereğini yerine getirmelidir.

GENÇLİK ANDI

Türk gençliği olarak, özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçisiyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığı geçmek için tüm zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

* * * * * * *

ALMANLAR, KARDEŞLERİM   ( Bahattin Gemici

Siz çağırdınız, ben geldim
Evimi yurdumu bıraktım ardımda
Çıkıp geldim çok uzaklardan

Emek verdim taşınıza, toprağınıza

Ter döktüm
Ekmeğinizi yedim, suyunuzu içtim
Dilinizi öğrendim binbir güçlükle
Brecht’i Böll’ü okudum
Beethoven’ı dinledim
Ostermarsch’larda
Bir Mayıs’larda
Sizinle yürüdüm yan yana

Sizinle yarıştım otoyollarda
Karnavallarda dansettim
İçtim köpüklü biralarınızı
Huylarınızdan huy kaptım
Kızlarınızı öptüm, kokladım
Akrabalıklar kurdum sizinle 

Bunca yıllık komşunuzum şuracıkta

Kaldı mı bir yabancılığımız

Bir türlü anlayamam, neden
Bana hâlâ yan bakarsınız



50.yıl- göç öyküsü  Bahattin Gemici   PDF DOSYASI 

     Bahattın Gemici kimdir?

Bahattin Gemici, 1954 yılında Ankara’da doğdu. Hasanoğlan Atatürk İlköğretmen Okulu’nu bitirdi. Ilgaz ve Kurşunlu’da iki yıl öğretmen olarak çalıştıktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Almanca Bölümü’ne devam etti. 1976 yılında turist olarak geldiği Almanya’da çeşitli işlerde çalıştı. 1977 yılından itibaren Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin Herten kentinde öğretmen olarak çalışıyor.

   Almanya’da yaşayan Türk toplumunun eşit haklara kavuşması için verilen mücadeleye katılan Gemici, ırkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı çalışmalar yaptı. Öğretmen örgütlenmesinde aktif rol alan Gemici, anadilimiz Türkçe’yi yaşatmak için çaba gösterdi. Herten kenti Yabancılar Meclisi’nde çalıştı, Recklinghausen Yerel Mahkemesi’nde fahri hakim olarak görev yaptı.

  Şiir ve öyküleri, makaleleri çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı; antolojilerde, ders kitaplarında ve Batı Alman Radyosu’nun (WDR) programlarında yer aldı. Gemici, Dil Derneği ve Alman Yazarlar Birliği (VS) üyesidir.

Aldığı Ödüller:

1984 Georg Tappert Ödülü

1986 Herten Kenti Ödülü

1989 NRW- Eyaleti Kültür Bakanlığı Edebiyat Bursu

1992 NRW- Eyaleti  Kültür Bakanlığı Edebiyat Bursu

1996 Köln VHS’in düzenlediği şiir yarışmasında birincilik ödülü

2003 TRT-İNT Ödülü  

 Yayımlanmış şiir kitapları:

Yarım Bırakma Türkünü (1988), İlkokullar İçin Şiirler (1988), Sing’ weiter dein Lied (1989), schweigend... aufschreiend... (1993), Esinti  (1996),  Şimdi vaktidir (2005), Un-heimisch fremd (2005)
Kaynak: www.bgemici.de

 

19 MAYIS RUHU ve GENÇLİĞİN GÖREVİ

Bahattin GEMİCİ

   Mustafa Kemal Paşa 16 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan yola çıktı. Yanındaki 19 yurtseverle birlikte 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastı. Halkın büyük sevgi gösterileriyle karşılandı. O gün, Türk ulusu gerçek kurtarıcısını bulmuştu.

   19 Mayıs Kurtuluş Savaşı’mızın başladığı gündür. 19 Mayıs, saltanata ve emperyalizme meydan okuyan Türk ulusunun bayrak açtığı ve tüm mazlum uluslara örnek olduğu bir gündür.

   19 Mayıs özgürlüğün öteki adıdır; Türk devriminin ve aydınlanmasının doğum tarihidir. 19 Mayıs aynı  zamanda Atatürk’ün doğum günüdür.

   Atatürk, yurdumuzun içinde bulunduğu ortamı Söylev’inde şöyle değerlendiriyor:

DURUM

   “1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüş:

   Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaş’ta (Birinci Dünya Savaşı) yenilmiş, Osmanlı ordusu her yandan zedelenmiş, koşulları ağır bir “Ateşkes Anlaşması” imzalanmış. Büyük savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul durumda. Ulusu ve yurdu Genel Savaş’a sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini düşlediği alçakça önlemler araştırmakta; Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız Padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini ayakta tutabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş.

   Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...”

   Kemal Paşa, yurdun dört bir tarafının İtilaf devletleri tarafından işgal edildiğini, Yunanlıların İzmir’e asker çıkardığını , Hristiyan azınlıkların özel istek ve amaçlar doğrultusunda ve devletin bir an önce çökmesi için çalıştıklarını dile getirdikten sonra şunları söyler:

“...Bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da, ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.

    ...Temel ilke Türk ulusunun onurlu ve saygın bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönenmiş olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar toplumlar karşısında uşak durumunda kalmaktan öteye gidemez.

   Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve kolaycılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir buyurman getirmeleri hiç düşünülemez.

   Oysa , Türkün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.

   Öyle ise, ya bağımsızlık, ya ölüm!”   (TDK: SÖYLEV,1978, s. 9-10)

   19 Mayıs işte böyle yüce bir günün yıldönümüdür.   Atatürk bu önemli günü Türk gençliğine  armağan etmiştir. 

BUGÜNKÜ DURUM

   Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durum ortadadır. Atatürk bugün Ankara’ya gelseydi, genel durumu nasıl özetlerdi?..

   Atatürk gençliğe hitabında, “Ey Türk gençliği! Birinci ödevin Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuza dek korumak ve savunmaktır” demiş, sanki yaşadığımız bu günleri, ta o zaman görmüş ve bizleri uyarmıştı. 

   “...Zorla, ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemi yapım yerleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir. Bütün bu durumlardan daha acı ve daha korkunç olmak üzere, yurdun içinde yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hayınlık içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan böyleleri, kişisel çıkarlarını, yurduna girip yayılmış olan (dış) düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve darlık içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.” (Söylev, Cilt 1-2, ÇağdaşYayınları, s. 458-459)

    Ülkemizin içinde bulunduğu bu karanlık günlerde Cumhuriyete inanan, yüreğinde vatan sevgisi taşıyan, atalarımızın yani bize bağımsız ve onurlu bir ülke bırakan“Şu Çılgın Türkler”in hatırasına sahip çıkan herkese büyük görevler düşüyor. Bugün bu görev her zamankinden daha çok kendini dayatıyor. Gencim diyen, yani genç fikirli olan her insan ülkemizin aydınlık geleceğine sahip çıkmalı, laik, demokratik cumhuriyetimize ve onun kurumlarına ve kadrolarına karşı yapılan saldırılara karşı tavır almalı, sesini yükseltmelidir. Gençlik Ata’sına verdiği sözün gereğini yerine getirmelidir.

GENÇLİK ANDI

 

   Türk gençliği olarak, özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçisiyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çadaş uygarlığı geçmek için tüm zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

ŞİMDİ EYLEMİN VAKTİ
.
Şiir; Bahattin GEMİCİ  Almanya
.
Birer birer zaptedilmekte kalelerimiz
İçeriden ve dışarıdan kuşatılmışız
Oysa nasıl kurtarmıştık vatanı
Kadını, erkeği, yaşlısı, genci
Yokluk ve yoksulluk içinde
Çarıkla, kağnılarla düşmüştük yola
Cepheden cepheye koşmuştuk
.
Başımızda o büyük insan
Yedi düvele meydan okumuştuk
Kovmuştuk yurttan düşmanı
And içmiştik yaşatmaya
Cumhuriyetimizi, devrimleri
Onurumuzla dimdik ayaktaydık
.
Nasıl, nasıl da unuttuk o günleri
Saptık aklın ve bilimin yolundan
Okumadık, araştırmadık, öğrenmedik
Boşa geçirdik o güzelim günlerimizi
Biz durduk, kürekleri çekemedik
Akıntı götürdü bizi, gerilere sürüklendik
.
Şimdi uyanmanın vaktidir
Şimdi eylemin vakti

...... 

YÜREK YARASI

.
Şiir: Bahattin GEMİCİ
.
Ülkem, bir tohum gibi saçmış beni
Ekmek uğruna savrulmuşum
Kılıç zoruyla değil bu kez
Emek zoruyla dayanmışım
Viyana kapılarına
Almanya’ya, Hollanda’ya
Avrupa’nın dört bir yanına
Alınterim, göz nurum
Toprağında, taşındadır
.
Yabanı yurt edinmişim bunca yıl
İki ülkede baca tüttürmüşüm
Kalmışım iki arada bir derede
Yâr üstüne, yâr sevmişim
Hak, hukuk demişim
Eşit haklar istemişim
Duyan olmamış sesimizi
Uyum, diye uyutmuşlar bizi
Horlanmışım, dışlanmışım
Terkedilmiş, yalnız kalmışım
Ferman vermişler hakkımızda
Günahlarını yüklemişler sırtımıza 
Şimdi naziler keser yolumu
Evler yakılır gece yarılarında
Biri kovar ülkesinden
Öteki sahip çıkmaz
.
Çok nutuklar dinlemişim
Nasihatlar almışım
Vatan millet aşkına
Din iman aşkına
Kanmışım tatlı yalanlara
Gelen soymuş, giden soymuş
Güvenim kalmamış kimselere
Sazıma, sözüme
Benliğime sarılmışım
Onlarda bulmuşum teselliyi
.
Darp izi yok bende
Bende yürek yarası

...............................................................    

Bahattin GEMİCİ

ANADİLİ ÖĞRENMEK

Dil öğrenmek
Ninnidir, masaldır, şiirdir
Dil öğrenmek fıkradır
Ağız dolusu gülmektir

Dil öğrenmek
Kendini anlamak
Kendin olmaktır
Kabullenmektir başkasını

Dil öğrenmek
Sıcak bir selâm vermektir
El sıkışmak
Hâl hatır sormaktır

Dil öğrenmek
Sevgiyle yaklaşmaktır
Tüm insanlara
Saygılı olmaktır

Dil öğrenmek
Önyargıları kaldırmaktır
Sınırları aşmak
Ve barışa ulaşmaktır

Dil öğrenmek
Dünü ve bugünü anlamaktır
Düşünmektir, görmektir
Aydınlığa giden yolu

Anadili öğrenmek
Karşılıksız sevgidir
Anne kucağında olmak
Ve ona sarılmak gibidir

-------------------------------------------------------------------------- 


GENÇLİĞİN DİRENİŞ TÜRKÜSÜ
Bahattin GEMİCİ Almanya Haziran 2013

Bir çiçeği sevmekle başladık
Taksim’de, Gezi Parkı’nda
Gençtik, bir ağaca kucak açtık
Sarıldık yaşam alanımıza

Bu fidanlar, bu ağaçlar bizimdir
Selviler, kayınlar ve akasyalar
Kuş cıvıltıları, yaprak hışırtıları
Bize Nâzım Hikmet’i anlatır
“Yaşamak; bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşcesine” dir
Gölgesinde kitaplar okur
Nefes alır, yorgunluk atarız
Banklarda otururuz el ele
Hayaller kurarız geleceğe dair

Köyde, kentte, kasabada
Dimdik durur ayaktadır
Cumhuriyet çınarıdır o
Ata’mızdan yadigâr
Kökleri ta derinlerdedir
Kanlarıyla sulanmıştır
Kuvayi Milliye şehitlerinin
Yıkamazsınız, kesemezsiniz
Bu yurdun dağı, taşı, toprağı
Kurdu kuşu bizden sorulur
Bu memleket bizimdir
Bizimdir, satamazsınız

Kadını, erkeği, yaşlısı, genci
Halkız biz, bu yurdun sahibi
Birinci vazifemizdir, ilelebet
İstiklâl ve Cumhuriyet
Elimizde ay yıldızlı bayraklar
Dilimizde özgürlük türküleri
Dalga dalga çıktık meydanlara
Ayağa kalktı tüm şehirler
Tencereler, tavalar inledi
Havalar birdenbire değişti
Geceler aydınlandı bizimle
Bu direniştir, bu yeniden diriliş
Bir dip dalgasıdır, biriken öfkemiz
İsyanımız var sömürgene, zalime
Dünyaya duyurduk sesimizi

Barikatlarınız, biber gazınız
Toma’larınız, tazyikli suyunuz
Copunuz ve kurşunlarınız
Kelepçeleriniz, yalanlarınız
Ve daha neyiniz varsa...
Şehit versek, vurulsak da
Üstünüze üstünüze varacağız
Yıktık korkunun duvarlarını
Saltanatınızı da yıkacağız

İşte haykırıyoruz hep birlikte:
Hükümet istifa! Tayyip istifa!
Faşizme karşı omuz omuza!
Mustafa Kemal’in askerleriyiz!
Her yer Taksim, her yer direniş!
Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!

Bu sesler gençliğin yürek sesidir
Bu gelen devrimin ayak sesidir


 
  online 365732 ziyaretçi * *Copyright © Her Hakkı Saklıdır | MKA-KIZI 19 MAYIS 2009 - 2012
 
 

Zähler
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol